Psikolog Gözüyle Kırmızı Oda

“Kırmızı Oda” dizisi son zamanlarda epey revaçta olan, terapi sürecini ve terapi sürecinde danışanları nelerin beklediğini epey açık bir şekilde gözler önüne seren bir dizidir.

Öncelikle toplumumuzun psikolojik desteğe bakış açısı düşünüldüğünde, psikolojik danışmanın ve terapi sürecinin nasıl ilerlediği, ne gibi konularda psikolojik destek sağlanabileceği konusunda açıklayıcı olduğunu düşünüyorum. “Yalnızca ‘deliler’ psikolojik destek alabilir” algısı üzerinde oynamaya istekli bir dizidir. Çünkü dizide görülen pek çok konu toplumumuzda görülme olasılığı yüksek depresyon, kişilik bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu gibi konuları içermektedir.

Bu yönüyle insanların içinde kalan ve işlenmeden kabul edilen duyguların insan hayatını nasıl zorlaştırabildiği konusunda açıklayıcı olduğunu söyleyebilirim.

Eğer siz de terapi düşünüyorsanız destek almak için yüz yüze veya whatsapp görüntülü konuşma üzerinden ücretsiz 15 dakikalık ön görüşme randevusu alabilirsiniz.

Neden Biz?

Danışan, toplum ve eğitim odaklı çalışmalar yürüten multidisipliner bir merkez olan Dünya Danışmanlık ve Psikoloji Merkezi Uzman Klinik Psikolog/Psikoterapist Fundem Ece tarafından kuruldu.

Danışmanlık ve psikoloji faaliyetlerimizle toplumun çekirdeğini oluşturan çocuk, genç ve yetişkin bireylere, çift ve ailelere destek sunuyoruz.

Randevu talepleriniz için bizimle WhatsApp butonları üzerinden veya doğrudan iletişime geçebilirsiniz.

👇

Nişantaşı Şubemiz

Pendik Şubemiz

Kadıköy Şubemiz

Terapinin aslında insan hayatında ne gibi değişiklikler yaratabileceğini, insanlara kendinde fark edemediği pek çok şeyi görebilme fırsatı yaratabildiğini ve saklı kalan duyguların insan hayatındaki işlevini izleyicilere rahatlıkla sunabiliyor. 

Ancak dizide öyle detaylar görüyoruz ki, gerçek terapinin bu olmadığını da söylemeden geçmek mümkün değildir.

Terapi aslında gizli bir kutu gibidir. Orada konuşulanlar orada kalır, etik kurallar yalnızca danışanı değil terapisti yani psikoloğu da korumaktadır.

Terapi odası özeldir. Türkiye’de terapiyi böylesine odak noktası alan bir dizinin terapiye yönelik algıların daha net oluşabilmesi adına gerçekçi olmasını tercih ederdim.

Türkiye’de psikolojik desteği ilk defa dizinin kalbine koyabilmiş bir dizidir Kırmızı Oda. Bazen insanların korktuğu, kendileriyle yüzleşmeleri ve bazı zamanlarda zor duyguları yaşaması gereken bir terapi odasını en önemli noktalara dikkat etmeksizin ekranlara taşımış olmak doğru olmayacaktır.

Peki, neden?

Ne Kadar Etik?

Psikiyatrist Gülseren Budayıcıoğlu’nun aynı isimli kitabından esinlenerek gerçekleştirilmiş bir dizidir Kırmızı Oda.

Gülseren Budayıcıoğlu’nun danışanlarının hayat hikayelerini görmekteyiz.

Her ne kadar danışan isimleri değiştirilmiş ve danışan haklarını koruyor gibi görünse de insanların başına gelmiş ve onları epey zorlayan, yoran ve üzen bu olayların bir dizi malzemesi olarak kullanılması hoş olmayacaktır.

Gizlilik ilkesince düşündüğümüzde her ne kadar danışandan izin alınmış olsa da terapi odası içerisinde hissedilen her duygu, konuşulan her düşünce özeldir ve özel kalmak zorundadır.

Terapiye gelen insanlar aslında zihinlerinde olduğu kadar bedenlerinde de bir yükle gelirler. Taşımış oldukları o ağır duygular terapist ve danışan arasındadır.

Dizinin gerçek hayat hikayelerini anlattığı gerçeği insanların terapiye yönelik algısında “demek ki o kadar da gizli değil” düşüncesini oluşturabilir. Ancak bu yanlış olacaktır.

İlk Seans Böyle Midir?

Dizide dikkat çeken bir diğer nokta “Meliha Hanım” vakasında ilk seansta terapi sürecinde onu nelerin beklediği, sürecin nasıl ilerleyeceği, danışan haklarının neler olduğu gibi konuların konuşulmaması yani danışanı terapi sürecine hazırlık aşamasının olmaması dikkat çekmektedir.

Peki ilk seanslarda böylesine derin konular konuşulmalı mıdır?

Psikoloji literatüründe “katarsis” olarak geçen duygusal boşalımın ilk seansta gerçekleştiğini görüyoruz. Eğer danışan hazır değilse danışanı korktuğu, hatırlamak istemediği duyguları danışandan yeniden yaşamasını istemek doğru olmayacaktır.

Empati mi Yoksa Sempati mi?

Terapide elbette danışan ile psikolojik danışman arasındaki ilişki çok önemlidir.

Aslında kişinin kaygılarının, korkularının ya da her ne sebeple danışanın getirmiş olduğu problemin ilk çözüm basamakları terapistle aralarında kurmuş olduğu terapötik ilişki belirler. Fakat bu ilişki kurulurken dikkat edilmesi gereken noktalar elbette vardır; danışan danışman arasındaki ilişki arkadaşlık ilişkisi olmamalıdır.

Bir arkadaşınız size bir problemini anlatıyor olduğunda ona sarılıyor olmanız, onun elini tutuyor olmanız onu anladığınızın ve destek olduğunuzun göstergesi olabilir. Fakat empati ile sempati arasında ince bir çizgi vardır.

Duygudaş olmak, karşınızdaki insana sempati duyuyor olmanız empati kurduğunuz anlamına gelmez.

Bir terapistten de beklenen sempati değil empati duyuyor olmasıdır. Terapist danışanı anlamalıdır elbette… Ancak danışanlarla sıkça temasa giriyor olmak(sarılmak, elini tutmak) danışanın terapiste karşı bir bağımlılık duymasına neden olabilmektedir.

Terapide asıl amaç danışanların kendi potansiyellerini fark edip problemlerini tek başlarına çözebilmelerine yardımcı olmaktır. Aksi taktirde danışanı kendimize bağlıyor olmak başka bir problemin daha doğmasına yol açabilir.

Dizide de sıkça gördüğümüz danışanla temas psikoloji literatüründe aktarıma neden olabilir. Bu durum danışanın iyileşme sürecini yanlış yönlendirecektir. Danışan terapisti annesi, babası, eşi ya da kardeşi yerine koyabilir.

Hayatındaki eksik olan duyguları terapistinin karşılıyor gibi görünme ihtimali bile danışanın iyileşme sürecini olumsuz etkileyen bir durumdur. Danışan ilişkinizin devam etmesini istediği için sizden ayrılmak istemeyebilir bu da danışanı direnç göstermeye iten bir durum olarak karşınıza çıkabilmektedir.

Kırmızı Oda ve Danışanlarla İlişkiler

Kırmızı Oda’da terapistin danışana göstermiş olduğu mimikler empatik değil sempatik bir davranıştır. Danışan “baksana, terapist bile halime üzüldü, demek ki gerçekten acınacak durumdayım” gibi düşünebilir. Bu sözel olmayan mesajı ona vermemek için kullanılan mimiklere de dikkat edilmelidir.

Terapistin gelen vakalarda neredeyse ağlayacak gibi olduğunu görüyoruz. Buradaki önemli nokta terapistin gözlerinin doluyor olması danışanda “benim duygularımı fark ediyor” algısı oluşturuyorsa faydalıdır. Terapist ve danışanı ortak bir paydada toplayabiliyorken aşırıya kaçarak hüngür hüngür ağlama şeklinde gerçekleşiyorsa bu durum terapi sürecine epey zarar verecektir.

Bazı yerlerde terapist kimliğinden çıkıp annelik sergilediği anlar da oluyor. Ya da denk geldiğim kadarıyla “bana istediğiniz zaman ulaşabilirsiniz” söylemi danışan-danışman ilişkisini zedeleyecek bir boyuta taşıyabilir. Danışana istediğin vakit buradayım mesajı veriyor olmak ilk bakışta “iyi psikolog” imajı yaratıyor olsa da doğru bir davranış olmadığı kanısındayım. Danışanın her istediği saatte terapisti arayamayacağını bilmesi gerekmektedir.

Diğer bir önemli nokta şudur; terapi esnasında çay, kahve gibi meşrubatların getiriliyor olması uygun değildir.

Peki, neden?

Etik kurallar dahilinde bakıldığında terapist ve danışan arasında konuşulan her şey gizlilik ilkesince asla dışarıya çıkmamalıdır. Danışan o sırada aslında yapılması gayet güç olan bir sürece adım atmakta ve belki de kendini açmaktadır. Kendisi için konuşulması güç olan bir duygudan bahsediyor olabilir. Böylesine özenli ve özel bir ortamda terapi esnasında odaya meşrubat ikramının yapılıyor olması her iki taraf için de dikkat dağıtıcı olabilir.

Kırmızı Oda Terapi Odası mıdır?

Bu bölümde kişisel bir düşünceden de bahsetmek isterim; terapi odası kullanımı.

Dizide epey büyük bir masada terapistin oturduğunu görmekteyiz. Masanın ardında muhtemelen çift terapisi için karşılıklı yerleştirilmiş iki sandalye var. Sandalye terapi esnasında terapiste değil karşı sandalyeye bakacak şekilde konumlandırılmış. Asıl uygun olan oturma şekli terapist ve danışanın karşılıklı olarak göz temasını rahatlıkla kurabileceği bir pozisyonda oturmalarıdır. Arada masa olması psikolojinin bu kadar göbeğinde bulunan insanlar için ve bu kadar hassas duyguların yaşandığı bir ortamda ast-üst ilişkisi fikrini akla getirebilmektedir.

Terapi esnasında psikoloğun bir masanın ardından konuşuyor olması istemsiz olarak terapistin çok daha üst seviyede olduğu fikrini doğurabilir. Aynı zamanda terapötik ilişkinin kurulmasını geciktirebilmektedir. Çünkü terapist böyle bir oturma biçiminde danışanın beden dilini görmekte zorlanacaktır. Bazen sözel olmayan ifadeler sözel ifadelerden çok daha etkilidir. Birbirlerini net bir şekilde göremiyor olmaları bir takım belirsizlikler doğurabilmektedir. Göz temasını rahatlıkla kurabiliyor olmak, terapist ve danışanın karşılıklı oturuyor olmaları terapi sürecine katkı sağlayacaktır.

Yetkin klinik psikolog kadrosundan psikolojik destek için bize ulaşabilir veya kadromuzu inceleyebilirsiniz.

Nişantaşı Şubemiz

Pendik Şubemiz

Kadıköy Şubemiz

Beyza Metin

Kaynak

Sorumluluk Reddi: Söz konusu bu tür bilgiler Site’de yalnızca bilgilendirme amacıyla yayınlanmaktadır ve doktorunuz ya da eczacınızın tavsiyelerinin yerini almaz. Bu bilgiler hiçbir koşulda bir hastalığın veya fiziksel problemin tıbbi tanısını koymak için kullanılmamaktadır site üzerinden durumunuzla ilgili endişelerinizi ve sorularınızı sorabilirsiniz. Bununla birlikte her durumda doktorunuza ya da eczacınıza başvurmanız gerekir.