istifleme bozukluğu

İstifleme bozukluğu veya istifleme hastalığı, obsesif kompulsif bozukluk ile ilişkili bir rahatsızlık olup işe yarayan ve yaramayan birçok nesneyi biriktirme, saklama durumudur. Kompulsif biriktirme davranışı olarak da bilinir.

Önceleri OKB’nin alt tanısı olarak görülse de DSM-5’te yeni tanı olarak yer almıştır. Bir şeylerden şüphe duyma hali OKB ile en çok benzeyen yanıdır. Kişi bir gün nesnenin işe yarayıp yaramayacağından şüphe duyar ve bu da içsel rahatsızlığa neden olur. Sonuç olarak kişi bu nesneyi atamaz.

Bu rahatsızlık, koleksiyon toplamaktan farklı bir durumdur. Koleksiyon toplayıcıları sevdikleri ve ilgi alanı olan nesneleri toplarlar.

Eğer siz de istifleme bozukluğu yaşadığınızı düşünüyorsanız destek almak için yüz yüze veya whatsapp görüntülü konuşma üzerinden ücretsiz 15 dakikalık ön görüşme randevusu alabilirsiniz.

Neden Biz?

Danışan, toplum ve eğitim odaklı çalışmalar yürüten multidisipliner bir merkez olan Dünya Danışmanlık ve Psikoloji Merkezi Uzman Klinik Psikolog/Psikoterapist Fundem Ece tarafından kuruldu.

Danışmanlık ve psikoloji faaliyetlerimizle toplumun çekirdeğini oluşturan çocuk, genç ve yetişkin bireylere, çift ve ailelere destek sunuyoruz.

Randevu talepleriniz için bizimle WhatsApp butonları üzerinden veya doğrudan iletişime geçebilirsiniz.

👇

Nişantaşı Şubemiz

Pendik Şubemiz

Kadıköy Şubemiz

Örneğin; para, pul, oyuncak gibi. Ancak istifleme bozukluğuna sahip bireyler belli bir nesne seçmezler. Nesnenin kirli, pis veya kullanılmış olmasına dikkat etmeden biriktirirler. Birey önüne çıkan her pulu topluyorsa bu koleksiyonculuk değil, istiflemedir. Koleksiyoncular özel nesneleri toplarlar. 

İstifleme bozukluğuna sahip bireyler saklama ve biriktirme davranışlarının yanı sıra aşırı sayıda eşya satın alma eğilimine de sahiptirler.

İstifleme Bozukluğu ve Epidemiyolojisi

DSM-5 Tanı Ölçütleri Başvuru El Kitabı’nda “İstifleme Bozukluğu” tanısı almak için bazı kriterler vardır:

  1. Gerçek değerinden bağımsız olarak kişinin sahip oldukları ile ilişkisini kesmek konusunda sürekli zorluk yaşama, o eşyaları ya da şeyleri saklama ihtiyacı hissetme ve ruhsal rahatsızlıktan kaçınmak isteği
  2. Sahip olunan şeylerin elden çıkarılması ile güçlükten dolayı yaşam alanlarının kullanım amaçlarından uzaklaşması
  3. İşlevselliğin ciddi ölçüde bozulması
  4. Başka bir sağlık durumuna bağlanmaması
  5. Başka bir ruhsal bozukluğun belirtileri ile daha iyi açıklanmaması

Biriktirme ve elden çıkaramamanın şiddeti arttıkça işlevselliği son derece bozan bir durum haline gelir. Bireyin yaşam alanı sınırlanır, sosyal ilişkileri zarar görür. Sadece kendisi için değil çevresindeki bireyler için de baş edilmesi zor bir durumdur. Yakınları için fiziksel, ekonomik ve sosyal biçimlerde zorluklar olabilir. 

“İstiflemenin kronik seyri ve yaş ilerledikçe şiddetinde artış göstermesi ile özellikle yaşlı hastalarda, istiflenen nesnelerin yaşam alanlarını daraltmaları ve fiziki engellere yol açarak, düşme ve düşmeden kaynaklı komplikasyonların gelişme riski artmaktadır.

İstiflenen (ya da daha doğrusu istiflenemeyen) maddelerin çoğunun atık ve kolay yanabilen maddeler olması sebebiyle yangın riski artmıştır. Yangına bağlı ölümlerin %6’sının istiflemeden kaynaklandığı bildirilmektedir” (Kim ve ark. 2001, aktaran: Bulut, Özdel & Kısa, 2015).

Nesneleri atmak, bu bozukluğa sahip bireyler için yoğun kaygı uyandıran bir durumdur. Beraberinde öfke ve üzüntü de hissedebilirler. Sakladıkları nesnelerin ileride bir gün işlerine yarayacağını düşünürler. Bu sebeple yaşadığı yerleri bu nesnelerde doldururlar. Temiz olmayan bu ortamlar farklı fizyolojik enfeksiyonlara da neden olabilir.

Biriktirdikleri nesneler başlıca; eski gazete ve dergiler, çöpler, bozuk eşyalar, faturalar, yiyecek ve giyeceklerdir. Ayrıca şizofreni, demans, yeme bozuklukları, anksiyete bozuklukları gibi rahatsızlıklarla eş zamanlı olarak görülebilir. 

Araştırmalara göre istifleme bozukluğu olan kişiler üç gruba ayrılır: 

  • İçgörüsü iyi ya da oldukça iyi: Kişi istiflemeyle ilgili davranışlarının (nesnelerden vazgeçmede zorluk çekme, dağınıklık, aşırı satın alma) problemli olup olmadığının ayrımını yapabilen kişiler.
  • İçgörüsü kötü: İstifleme ile ilgili davranışlarının (nesnelerden vazgeçmede zorluk çekme, dağınıklık, aşırı satın alma) aksi kanıtlara rağmen, çoğunlukla problemli olmadığını düşünenler.
  • İçgörüsü yok/sanrısal inanışlar: Biriktirme davranışlarının (nesnelerden vazgeçmede zorluk çekme, dağınıklık, aşırı satın alma) problemli bir durum olmadığına kendilerini inandırmış kişiler.

İstifleme bozukluğunun yaygınlığı cinsiyetler arasında bir farklılık yaratmamıştır. Ancak istiflenen nesneler farklılık göstermektedir. “Dağınıklık ve atmakta zorlanma her iki cinste farklılık göstermezken, kadınlarda kompulsif alışveriş yapma, erkeklerde bedava ve değersiz şeyleri istifleme daha fazla görülmektedir” (Frost ve ark. 2011, aktaran: Bulut ve ark. 2015).

Araştırmacılar, başlangıcının ergenlik döneminde olduğunu vurgulamaktadır. Bu bozukluğun en çok görüldüğü ve şiddetli hale geldiği gelişimsel dönem ise orta ve ileri yetişkinlik dönemidir. Yaşla birlikte rahatsızlığın şiddeti de arttığı gözlemlenmiştir. Kronik bir rahatsızlıktır. Kesin bulgular olmamasına karşın ortaya çıkmasında genetik ve çevresel faktörlerin birlikte rol oynadığı düşünülmektedir. 

Bazı araştırmalara göre istifleme bozukluğuna, bireyin yaşadığı travmalarını bastırması ve bu travmalarla yüzleşememesi sebep olabilmektedir. Yoksulluk veya göç bu travmalara örnek gösterilebilir.  

Bu rahatsızlığa sahip bireylere biriktirdikleri nesnelerin sayısına bakarak tanı koyulmaz. Bireyin maddi gücü yeterliyse, o nesneyle duygusal bağ kurmuşsa ve de güzel bakıyorsa bu durum istifleme bozukluğu olmaz.

İstifleme Bozukluğunun Tedavisi

Bireyleri tedaviye genellikle yakınları teşvik eder çünkü birey içinde bulunduğu durumdan herhangi bir rahatsızlık hissetmez. Bazıları tedaviyi reddeder, bazıları ise yarıda bırakır. 

Tedavi yöntemi olarak çoğunlukla Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) tercih edilir. Bu tedavi planında:

  1. Öncelikli hedef yaşam alanını korumak, düzenlemek ve biriktirdikleri nesnelerden kurtulmalarını sağlamaktır.
  2. Bireydeki ‘ya lazım olursa’ şüphesi anlaşılmaya çalışılır. 
  3. Bireyde ‘atayım mı atmayayım mı’ karar alma becerisi kazandırılır.
  4. Son olarak kazandırılan bu beceriler güçlendirilmeye çalışılır. 

BDT’nin yanında Bilişsel Davranışçı grup terapilerinin de etkili olduğu gözlenmiştir.

“Farmakoterapi denemelerinde, paroksetin seçici bir serotonin nedir? geri alım inhibitörü kullanarak, Saxena ve arkadaşları (2011), tarafından yapılan değerlendirmede yaklaşık %36 oranında, bireylerin kendilerini değerlendirdikleri ölçümde yaklaşık %32 oranında biriktiricilik davranışının şiddetini azalttığını gösteren sonuç bulunmuştur” (Saxena ve Sumner, 2014, aktaran: Kavalcı, 2019)

Nişantaşı Şubemiz

Pendik Şubemiz

Kadıköy Şubemiz

Ayşe Beyza Yaşar

Kaynaklar:

Amerikan Psikiyatri Birliği (2013). DSM-V-TR. Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı. Beşinci baskı (DSM-5), Tanı Ölçütleri Başvuru El Kitabı’ndan, çev. Köroğlu E. Ankara: Hekimler Yayın Birliği, 129-141.

Bulut, S, Özdel, K, Kısa, C. (2015). Belirtiden Bozukluğa İstifleme. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 7 (3), 319-332.

Demirsöz, T. (2020). Obsesif kompulsif ve ilişkili bozukluklar. E. Tuna ve Ö. Öncül-Demir (Ed.), DSM-5’e göre anormal psikoloji (1. baskı) içinde (s. 207-209). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık

Kavalcı, G. (2019). Biriktirmenin yolculuğu: Dün, bugün ve yarın biriktiricilik bozukluğu PiVOLKA, 9(32), 16-20. Temmuz, 2019, https://elyadal.org/pivolka/32/PiVOLKA_32.pdf#page=16

Sorumluluk Reddi: Söz konusu bu tür bilgiler Site’de yalnızca bilgilendirme amacıyla yayınlanmaktadır ve doktorunuz ya da eczacınızın tavsiyelerinin yerini almaz. Bu bilgiler hiçbir koşulda bir hastalığın veya fiziksel problemin tıbbi tanısını koymak için kullanılmamaktadır site üzerinden durumunuzla ilgili endişelerinizi ve sorularınızı sorabilirsiniz. Bununla birlikte her durumda doktorunuza ya da eczacınıza başvurmanız gerekir.